Perşembe, Mart 21, 2013

BİR MASAL-BİR GERÇEK





Camının önüne boydan boya serdiği sediri, bir perdeyle tek odasını bölerek yaptığı mutfağı, devamlı gıcırdayan tahta bir kapısı vardı.
Yatak odası, oturma odası ve mutfağı hepsi bu odaydı. Üç katlı ahşap bir evin üst katlara çıkan merdivenlerin altında kalan bu küçücük odada yaşardı.
Üst katlarda oturanlar evlerine çıkarken gıcırdayan merdivenlere çok kızar her lafın arasında "gıcırt gıcırt, bıktım artık" ve her kapısının açılıp kapandığında gıcırtısına " ne olacak körle yatan şaşı kalkar" yada "üzüm üzüme baka baka kararır" derdi.

Ata sözlerini ve değimleri onu dinlerken sevdim, çünkü onun için her ata sözünün ya da deyimlerin bir masalı vardı.
Pervin Teyzesiydi mahallenin ama en çokta bizim, severdi bizi, severdi de bir o kadar da kızardı. Bahçede oyun oynarken eve gitmeye üşenir, onun bahçedeki tuvaletini kullanırdık çünkü, kilit takar ama biz çocuklardan kurtaramazdı tuvaletini.

Akşam evlerimize çekildiğimizde beklerdik onu, gelmese neredeyse sürükleyerek getirirdik. Çayı çok sever yanında patates közleme isterdi. Her patates közlemesi bir masal demekti bizim için.

Hiç unutamam, sanırım da hiç unutmayacağım Pervin Teyzeyi. Onunla ata sözlerini ve deyimleri de çok sevdim, çok şeyi unuttuğum halde kış geceleri çay ve közlenmiş patates eşliğinde dinlediğim masallar benimle bugüne kadar geldi.


""Sakin bir köyün dışında, tarlaların ortasında bir ana kız yaşarmış. Bu ana kız tarlaların ve evin tüm işlerini yapar geçinmek içinde tarladan topladıklarını köye götürüp satarlarmış. Ana bıkmış çalışmaktan ama kız daha çok bıkmış. "Her gün aynı işi-aynı iş,  tarlaya bir bak-bulguru kaynat, tarlaya bir bak-bulguru kaynat."
O da köydeki akranları gibi çeşme başında oturup lak lak etmeyi çok istermiş. Bir gün aklına yalancıktan hasta olmak gelmiş, belki bu sayede anası tarlada iken köye iner çeşme başına gidermiş. 

Bir sabah yataktan kalkmamış, anası yanına geldiğinde "ayyy,ufff" diye inlemeye başlamış. Ana bakmış olacak gibi değil sırtına vurmuş sepetini koyulmuş tarlaya. Eve döndüğünde kız halen yatıyor evde aş hak götürüyormuş.
Bulguru pişirmiş ama kızına yedirememiş, kızı "ayyy ııh, ufff ııh" demiş.

Bir gün iki gün hep aynı, kız yatakta-ana tarlada, kız hasta-ana aş başında. Günler böyle geçerken ana anlamış sonunda "dur ben sana bir oyun oynayayım da gör" demiş kendi kendine.
Sabah olunca varmış kızının başına "bu böyle olmaz a kızım ben köye varıp sana bir lokman bulayım" demiş. Kız hemen dikilmiş "yok yok geçer yakında, boşa varma lokmana."  Ama ana kararlı  "ölüp ölüp diriliyorsun, varsın lokman gelsin sırtına bardak çeksin, bacaklarına sülük sersin" der demez kız ayaklanmış " bugün biraz daha iyiyim yatmayayım ama evde dinleneyim hele" demiş. 
Ana camdan dışarı bakmış rüzgar uçuruyor ortalığı,  hemen varamazsa tarlalara zarara uğrayacak ektikleri, eline almış iki sepeti, uzatmış birini kıza " kalk, hadi hemen kalk tarlaya varalım  hele  ÖLÜRSEN YEL BEĞENSİN KALIRSAN EL BEĞENSİN" demiş.
Kız da bu yaptığından utanıp bir daha hiç bir şekilde yalana bulaşmamış..."

Bende aynı yalanlarla blogumu çoktandır aldatıyordum.
"Eh" dedim kendi kendime, yazacak bu kadar şeyim varken bu aldatmaca niye.

Okursa dostlar beğenir, olmazsa blog sevinir.

Selam dostlar:)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...