Cuma, Ocak 11, 2008

ÖYLESİNE

Yaşam,
Nedir ve neyle sınırlıdır? İçine istediklerimizi alıp istemediklerimizi yok edebiliyor muyuz? Ya da bu yolda kaybolmadan yürüyebiliyor muyuz? İleriye yönelik hayaller kurarken, geçmişi sorguluyabiliyor muyuz? Bilmece çözmeyi seven bizler, yaşam bilmecesine niye hiç dokunmayız? Nedenler, niçinler, nasıllar tüm bu bilmecenin içinde olmasına karşın, hep kaçtığımız nedir? Yaşam bir yol mu yoksa bir çember midir? İyi veya kötü olan yaşadıklarımızı 'unutmak istiyorum' diyerek yok sayabiliyor muyuz? Hep uğraşılarımız yaşantımızı yönlendirmek için değil midir? Yine de yaşantımızı yönlendirebiliyor muyuz? Yaşamın bize sunduklarını 'bunu isterim, şunu istemem, şöyle bir şey de olsa' diyerek ayırt edebiliyor muyuz? Niye yaşamda bizim sandığımız çoğu şeyin aslında bizim olmadığını düşünmeyiz?
Doğmak istediğimiz tarih bize sorulmaz,
Cinsiyetimiz bize sorulmaz,
Saç rengi, göz rengi, boy, endam v.s. bize sorulmaz.
Hepsinden vazgeçtim, yaşam boyu seslenişler için koyulan isim de bize sorulmaz. Yaşam benim ise neden benim istediklerim olmaz?
Anne, baba, kardeş ya da yaşadığımız yer acaba istediklerimizden midir? Kaç kişi yaşantısını 'her şey çok mükemmel, ben böyle bir yaşam istedim oldu' der ki? Dünya tüm insanların yaşamaları içinse neden tüm insanlar aynı haklara sahip olamazlar? Giyim tercihimiz, saçımızı uzatmamız veya kestirmemiz, rengini değiştirmemiz, alımlarımız, zevkimiz diye benimsediklerimiz ve bir sürü uğraşılarımız yaşamımızı biçimlendirmek için değil midir?
Sağlığımız yerinde iken neden saçma sapan bir kaza yaşamı bitirir? Yarını, hatta bir an sonrasını bilmeden yaşadığımızı niye hiç düşünmeyiz de, önümüzdeki buğuyu silmek ister gibi planlar yaparız?
İstediğimiz kadar nedenler, niçinler uzatılabilir. Ve cevap verilecebilecek sorular da vardır bunların içinde ama gerçek midir, düşünce midir? Her kişinin doğruları kendine göre ise düşünceleri de kendine doğrudur.
Yaşamı ilk sorguladığımda bir yol olarak düşündüm hep. Başı ve sonu olan bir yol.
- Bu yol senin hadi yürü !
- Nereye kadar?
- E bir sonu var tabii, oraya kadar.
- Ne kadar sürer bu yol? Sonu nerede ?
- Hele bir yürü, sonunu gelince görürsün.
- Önümü göremiyorum nasıl gideceğim?
- Her adım atışını gör, gerisi gelir.
- Zor gibi geldi ben döneyim bari.
- Dönüşü de yok bu yolun, unut onu!
Yaşamın ne yarını vardı ne de dünü. Sahip olduğumuz şey sadece yaşadığımız andı. Ben yaşadığım anı diri tutmak istercesine sahipleniyordum, biçim vermeye çalışıyor, istediğim gibi olması için çaba gösteriyordum. Yaşamım benimdi ve istediğim gibi olmalıydı.
Çok sonraları evrim değiştirdi düşüncem, yol tamam da bir de çember çıkardım kendi kendime. İçi gelişigüzel yaşamlar doldurulmuş, herkese ayrı ayrı sunulan bir çember. Bu çemberin içinde sana ait olanlarla yaşayacağın, asla kıramadığın, dışına çıkamıyacağın, içinden istemediklerini dışına atamıyacağın bir çember.
Sunulanı kabullenip iyisi de benim kötüsü de, bu benim yaşamım diyebilecek yürekliliği gösterip, çemberi kabul edersen bir o kadar kolay gibidir yaşam, bir o kadar zor olmasına karşın.
Bunlar sadece kendime ait düşündüklerimdir. Eğrisiyle, doğrusuyla yaşam benimse, düşünce de benim, der yaşamın kıyısında...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...